Dr.Yusuf Ekinci “Ahîlik” adlı kitabında (Ankara-1989. 2.baskı), şu bilgileri de paylaşmaktadır. “Daha çok mesleki dayanışma ve teşkilat içi münasebetleri düzenleme ihtiyacından doğan enformel (biçim şartlarına uymayan, gayriresmî) ahlâk kaideleri ise şöyle sıralanabilir:
-Ahînin emeğini değerlendirecek bir işi, özellikle bir sanatı olmalıdır.
-Ahî, birkaç iş veya birkaç sanatla değil, kabiliyetine en uygun olan tek bir iş veya tek bir sanatla uğraşmalıdır.
-Ahî, işinin veya sanatının geleneksel pirlerinden kendi ustasına kadar büyüklerine içten bağlanmalı, sanatında ve davranışlarında onları örnek almalıdır.
-Ahî, kazancının geçiminden arta kalanını tümüyle yoksullara ve işsizlere yardımda kullanmalıdır.
-Ahî, bilgi sahibi olmalı, bilginleri sevmeli, beylerin uluların kapısına gitmemeli, aksine padişah bile onun ayağına gelmelidir.
-Fütüvvet (Ahîlik), âdeta bir ağaçtır, doğruluk yerinden biter; yaprakları edeptir, hayâdır, kökü Allah’ı tek bilmektir, yemişi evliya sohbetidir, suyu rahmettir. Bu ağaç yiğidin gönlünde biter, yaprakları yücelir. (s.19)
Gerek Ahîlik üzerine yazılmış çeşitli eserler ve gerekse bu düşünce ve yaşayış akımına inanmış olan Ahîlerin bize yansıyan sözlerinden genel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: 1.Doğruluktan ayrılmamak, 2.Cömert olmak, 3.Alçak gönüllü olmak, 4.İyi huylarını geliştirmek, 5.Kendisini halka adamak, 6.Misafirlerini sevmek, 7.İnsanlara nasihat ederek onları iyi yola yöneltmek, 8.Kudreti varken suçluyu affetmek, 9.Bir sanat veya iş sahibi olmak, 10.Dindar olmak, 11.Utanma duygusuna sahip olmak, 12.Hile yapmamak, 13.Yalan söylememek, kusur aramamak, 14.Dedikodu yapmamak, kusurları örtmek, 15.İçki içmemek, 16.Zina ve livata yapmamak, 17.Zenginlere karşı minnetsiz olmak, 18.Kimseye karşı düşmanlık ve kin duymamak, 19.Büyüklere hürmetkâr, küçüklere şefkatli olmak, 20.Bel bağlamamak, fütüvvet alâmet ve elbiselerini taşımak, 21.Nefis adı verilen şeytanla mücadele etmek. (s.19-21)
Yazar, kimlerin Ahî olamayacağını (Ahîliğin istediği insan tipinin özelliklerini), Burgâzi Fütüvvetnâmesi’ndeki ifadelerinden alıntılarla açıklamış, ancak yer darlığı sebebiyle bunları yazamıyorum.
Genel kurallar
Ahîlik, …mensuplarının özellikle sosyal hayattaki münasebetlerini düzenleyen görgü kuralları da koymuştur. (s.22)
“Ahî vicdanını kendi üzerine gözcü koyan adamdır. Helâlinden kazanan, yerine ve yeterince harcayan, ölçü tartı ehli olan, yararlı şeyler üreten ve yardım edendir. (s.22-23)
Toplumda muhtelif statüde şahısların ortaya çıkmasını bazı insanların zengin, bazılarının da fakir olmasını Ahîlik normal karşılar. Ancak, güçlünün zayıfı ezmesine veya bir kimsenin haksız kazanç sağlamasına şiddetle karşı çıkar. (s.29)
Ahînin emeğini değerlendirebilecek bir işi, özellikle bir sanatı olması, ahlâk kaidesi haline getirilmiştir. Ahîlik, insanların çalışmalarını, bir işle uğraşmalarını ve kendi emekleri ile geçimlerini ister. Bazı fütüvvetnâmelerde işsizlik ‘batıl’ olarak kabul edilmekte ve akılsızlık sayılmaktadır. (s.64)
Ahîler çalışmayı ibadet saymışlardır. Onun için Ahîlerin iş yerleri, onların ibadet yerleri olarak bilinir… Ahînin iş yeri Hakk kapısıdır. Bu kapıdan hürmetle girilir, saygı ve samimiyetle çalışılır, helalinden kazanılır, helal yerlere ve kararınca harcanır. Ahîlikte esas olan helal kazançtır.
…mal biriktirme ve yığma peşinde koşan, haris ve istismarcı ticarete karşıdır. Kolay kazanç, Ahî ahlâkı yönünden makbul değildir. Kazanç meşakkatli olacak, güç olacak, alın teri ve emek karşılığında elde edilecektir. (s.65)
Her şeyden önce esnafta doğruluk aranır. Hileli, çürük iş yapmak, müşteriden tespit edilen fiyatın üstünde fiyat istemek, bir başkasının malını taklit etmek büyük suç sayılır. Noksan ölçü ve bozuk terazi kullananlar cezaya çarptırılırlar, sahte ve kalitesiz mal imal edenlerin ise malları toplanır, kendileri meslekten çıkartılır. Esnaf mütevazı kâra kanaat eder.
Sattığı süte su katan bir sütçünün kuyuya basıldığı, bozuk kantar kullananların ibret-i alem için çarşı pazar dolaştırıldığı, ekşi pekmez satanın pekmezinin başına geçirildiği bilinmektedir.” (s.66-67)
İş Hayatı ve Dayanışma
“Ahî Birlikleri üyelerinin hayat anlayışı, tasavvufçuların anlayışlarından farklıydı. Yaşamak için yaşatmak gerektiğine inanılan Ahîlikte, her fert toplumun bir parçası olarak kabul edilir ve bir insanın rahatsızlığının bütün toplumu kademeli olarak rahatsız edeceğine inanılır. 'Komşusu aç iken tok yatanın' ağır bir dille suçlandığı bu düşünce sisteminde sosyal adalet ve dayanışmanın önemli yeri vardır.
Ahî birliklerinde ‘can ve mal beraberliği’ olarak ifade edilen dayanışma duygusu o kadar ileri götürülmüştür ki, Ahînin kazancının geçiminden arta kalanı bütünüyle fakirlere ve işsizlere yardımda kullanmaları ahlâk kaidesi haline getirilmiştir. (s.71)
Her birlik, üyelerinin imal ettiği malın standardına göre fiyatlarını tespit ederdi. Mesela, bir ayakkabı alan insan, ödediği fiyata göre bunu ne kadar zaman giyebileceğini bilirdi… Konulan nizama uymayanlar suçlarına göre cezalara çarptırılır, bu çeşit davranışla cezalandırılan suçluya ‘yolsuz’ denilirdi.
Yolsuz, hammaddeyi piyasadan alamaz, kimse ona mal satmaz, o yapmış olduğu malı kimseye satamazdı. Yolsuz kahvelere kabul edilmez, cemiyet toplantılarına giremez, herkes ondan kaçar ve nefret ederdi. Esnafın kendi içinde kurduğu bu otokontrol sistemi son derece dikkat çekicidir. (s.76)
Eğitim faaliyetleri
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışılmasını emreden İslam dininde eğitimin gaye itibariyle özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.
a)Ferde, kendini tanıma yolunu göstermek: Eğitim ve ilim insanın kendini tanımasına yardım etmiyorsa gereksiz, kendini tanıtmıyorsa lüzumsuzdur... Kendini bilen insan, ne zaman, nerede, ne amaçla ve nasıl hareket edeceğini çok iyi bilir.
b)İnsanın fıtratını korumak: …İslâm terbiyesinin ana hedefi, ferdi ve cemiyeti ıslâh etmek suretiyle çocuğu kötülükten kurtarmaktır.
c)İyi insan yetiştirmek: İslâm eğitiminin gayesi iyi insan yetiştirmektir...
d)Fertteki gizli kabiliyetleri ortaya çıkarmak ve bu kabiliyetlere yön vermek: Allah insanları farklı kabiliyette yaratmıştır. Kabiliyetlerin eğitimle ortaya çıkartılması ve uygun yöne sevk edilmesi gerekir. İnsanın yetenekleri yer altındaki suya benzer. Ondan faydalanmak için toprağın kazılmasına ihtiyaç duyulur… (s.91-92) Ferdin kabiliyeti dışında bir mesleğe zorlanması ruh sağlığının bozulmasına sebep olur.
Mesleki eğitimi, genel eğitim ile bir bütünlük içerisinde ele alınıp, bunu ömür boyu devam edecek bir faaliyet olarak uygulamaya koymak sistemin en çarpıcı özelliğidir. (s.93)
Ahîlerin kaçınması gereken tutum ve davranışlar da öncelikle öğretilen bilgiler arasındaydı. Yiğidi yiğitlikten, Ahîyi ahilikten çıkaran davranışlar şöyle açıklanmıştı: Şarap içmek, zina yapmak, livata yapmak, gammazlık, dedikodu ve iftira etmek, münafıklık, gururlanmak, kibirlenmek, sert ve merhametsiz olmak, haset etmek, kin tutmak, affedici olmamak, sözünde durmamak, yalan söylemek, emanete hıyanet etmek, kadınlara şehvetle bakmak, insanların ayıbını açığa çıkarmak, cimri olmak, gıybet etmek, hırsızlık etmek. (s.94)
Haftaya devam…