Üç haftadır S.Frederick Starr’ın “Kayıp Aydınlanma” isimli kitabından yararlanarak Harezmî’yi yazmaya çalıştım. Kitapta aydınlanma çağını sağlayan birçok bilim insanından daha bahsedilmektedir.
Kitabın önsözünde “Geçtiğimiz iki asırlık sürede çalışmalar yapmış olan Batılı ve Rus araştırmacıların bazı çevrelerde ‘oryantalist’ oldukları için suçlanması moda haline gelmiştir. Halbuki bu araştırmacıların özverili çalışmaları olmamış olsaydı Müslüman Doğu’daki entelektüel coşkunluğun hikâyesi dünyaya anlatılamayacaktı. Bu herkesin el ele verdiği bir çalışma ile mümkün olmuştu. (s.14)”
Kitapta birçok kişiden, gruptan, olaydan, din ve tasavvuf ehlinden bahsedilmesine rağmen içlerinden seçerek diğer bilim insanlarını buraya aldım:
“Abdurrahman El-Hazinî (ö:1130?): Gökbilimci ve hezarfen. Merv’de yazdığı Kitab-u Mizan’il Hikme (Hikmet Terazisi Kitabı) isimli eseri için ‘Orta çağda, herhangi bir kültürel alanda (terazi) üzerine yazılmış en kapsamlı kitap’ denilmiştir.
Ahmed El-Ferganî (797?-860): Günümüz Özbekistan topraklarında kalan Fergana Vadisi’nde doğmuştur. Cevâmi’u İlmi’n Nücûm ve Usulü’l Harekâti’s Semâviyye (Yıldız İlmi ve Gökcisimlerinin Hareket Şekilleri) isimli eseri gökbilimi alanında Arapça yazılan ilk kitaplardandır. Batı’da ‘Alfraganus’ ismiyle tanınmış olup geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır. Kitabını okuyanlar arasında Christopher Colombus da vardır. (s.21)
Ali Kuşçu (1402-1474): Uluğ Bey’in doğancıbaşısının oğludur. Meşhur gökbilimcilerdendir. Osmanlı’da gökbiliminin kurucusudur. Gökbiliminin felsefeden bağımsız olduğunu savunan bir eser yazmıştır.
Beni Musa: ‘Musa’nın Oğulları’ manasında Beni Musa olarak bilinen Merv’de doğmuş Cafer, Ahmed ve Hasan İbn-i Musa. Dokuzuncu asırda Halife Memûn ve haleflerinin hakimiyetindeki Bağdat’ta bilimsel çalışmalar yürütmüşlerdir. Geometri ve gökbilimi ile ilgili çalışmaların yanı sıra Ahmed Kitabü’l Hiyel (Mekanik Kitabı) isimli mekanik ilmine dair öncü bir eser yazmıştır. (s.22)
Ebu Abdullah El-Ceyhanî: Coğrafyacı. 914-918 seneleri arasında Samanîler’de vezirlik yapmıştır. Geniş kapsamlı ve dataylı Kitabü’l Mesâlik ve’l Memâlik (Yollar ve Memleketler Kitabı) isimli eseri vardır.
Ebu Abdullah Muhammed El-Harezmî (780-850): Harezmlidir, Bağdat’ta çalışmıştır. Cebiri sistemli hale getirmiş ve isimlendirmiştir. Arap ve Batı dünyasının küresel geometri anlayışına katkıda bulunmuştur. Ondalık sistemin gerekliliğini savunmuştur. Dünya üzerinde 2.402 adet yerin konumunu tespit etmiştir. Algoritmaya ismini vermiştir.
Ebu Ali El-Hüseyin İbn-i Sina (980-1037): Filozof, İlahiyatçı, hezarfen ve beş asır boyunca hem İslam âleminde hem de Avrupa’da klasik tıp metni olarak kabul görmüş el-Kanun Fi’t Tıb (Tıbbın Kanunu) eserinin müellifi. Kitab’üş Şifa (Şifa Kitabı) ve Kitab’ün Necat (En-Necat, Felsefenin Temel Konuları) adlı eserlerinin İslam âlemindeki ve Hristiyan Avrupa’daki itikada tesiri hem akıl hem de iman konusundaki karmaşık doğrulamaları sayesinde eşit derecede kuvvetli olmuştur. İtikatta kendisine en çok karşı çıkan Gazali olmuştur.
Ebu Hamid Muhammed El-Gazalî (1058-1111): Tus’ta doğmuş, ilahiyatçı ve filozof. Akılcılığa meydan okuduğu Tehâfütü’l Felâsife (Filozofların Tutarsızlığı)’nin yazarı. Himayesinde bulunduğu kimselerin ölümünün ardından ağır bir buhran geçirerek tasavvufa meyletmiş, çok sayıda mükemmel eser vererek iman konusundaki görüşlerini ana akım İslam anlayışına zerk etmiş ve nihai olarak Hristiyanlığı da etkilemiştir.
Ebu Mahmud Hucendî (945-1000): Tacikistan’da kalan Hucend kentindendir. Tasarladığı gökbilimi aletleri sayesinde yeryüzünün eksen eğimini kendisinden önceki herkesten daha isabetli bir biçimde hesaplamıştır. (s.23)
Ebu Nasr Mansur Bin Irak (960-1036): Harezm hanedanına mensup matematikçi ve gökbilimci. Küresel geometride çığır açıcı çalışmalara imza atmış, küresel geometriyi gökbilimi meselelerine uygulamıştır.
Ebu Nasr Muhammed El-Farabî (870-950): Günümüzde Kazakistan’da kalan Otrar’da doğmuştur. Batı’da Alfarabius olarak bilinirken Doğu’da Aristo’dan sonra ‘Muallim-i Sani (ikinci öğretmen)’ vasfıyla şöhret bulmuştur. Büyük bir mantıkçı olan Farabi ilmin her sahasında temeller atmıştır.
Ebu Reyhan El-Birunî (973-1048): Önce Harezm şahlarının Ürgenç’teki (bugün Türkmenistan sınırlarındadır) ardından da Gazneli Mahmut’un Afganistan’daki sarayında öne çıkan Harezmli hezarfen. Astronomi, jeodezi, tarih ve sosyal bilimlerdeki çalışmaları kendisini antik çağ ile Avrupa Rönesansı arasındaki dönemin en büyük bilim düşünürü yapmıştır. (s.24)
Ebu’l Vefa Buzcanî (940-998): Afganistan doğumlu, Bağdat ve Ürgenç’te öncü çalışmalar yürütmüş matematikçi. Sinüs ve tanjant tablolarını geliştirdiği metodu sayesinde sekizinci basamak noktasında isabetli neticeler elde etmiştir. Sinüs teoremini küresel üçgenlere uygulayarak açık denizlerde yön bulabilme yöntemlerinin önünü açmıştır.
Habeş El-Mervezî (769-869): Mervli gökbilimci ve matematikçi. Bağdat’taki ekibiyle birlikte çalışmalar yürüterek karasal meridyenin açısını, bunun neticesinde de arzın çevresini hesaplamış ve gezegenlerin hareketlerinin yer aldığı tablolar oluşturmuştur. (s.25)
Muhammed İbn-i Zekeriyya El-Razî (865-925): Rey’de doğmuş ama Merv’de Orta Asyalı hocalardan öğrenim görmüştür. Başlıca entelektüel varisleri de Orta Asyalıydı. Razî tıptaki tam anlamıyla deneyselci olan ilk isimdi. İbn-i Sina’dan önce yaşamış en bilgili tıp hekimiydi. Dine karşı tamamıyla şüpheci bir yaklaşım benimsemişti.
Nasirüddin Tusî (1201-1274): Horasan’daki Tus kentinde doğmuş olan hezarfen. Moğollar döneminde Merâga kentinde bir rasathane kurmuştur. Aristo’nun bütün hareketin lineer ya da dairevî olduğu iddiasına karşı çıkmıştır.
Ömer Hayyam (1048-1131): Nişaburlu matematikçi, gökbilimci, filozof, mühendis ve şair. Risale fi’l Berâhin alâ Mesaili’l Cebr ve’l Mukabele (Cebir Risalesi) isimli eseri üçüncü dereceden denklemlerle ilgili bir genel teori ortaya koymaktadır. Meşhur güneş takvimi 1079’da kullanılmaya başlanmıştır. (s.27)
Uluğ Bey (1394-1449): Asıl ismi Mirza Muhammed Taragay’dır. Timur’un torunlarından olan Uluğ Bey kısa bir süreliğine Orta Asya’ya hükmetmiştir. Eğitimci ve gökbilimcidir. Yıldızların hareketlerini gösteren tabloları isabetlilikleri noktasında uzun süre geçilememiştir. Matematiksel ve bilimsel çalışmalar konusundaki teşvikleri İslâm âleminin bu alanlardaki son büyük çabasıdır. (s.28)
…bin yıl evvel bölgede çalışmış olan büyük bilim adamlarının ve düşünürlerin böylesi bir münazara içine girmiş olmalarıdır. (s.43) …Üslup ne olursa olsun, Orta Asya boyunca İbn-i Sina ve Birunî arasındakine benzer münazaralardan zevk alan ve anlaşmazlıkları mümkün mertebe mantık zemininde çözmeye uğraşan yüzlerce bilgin vardı.
Filozoflar ve din alimleri en yeni fikirleri tüm ayrıntılarıyla tartışıyor, bazen fikir sahiplerini alkışlıyor, bazen de yerden yere vuruyorlardı. …Herkese açık bir entelektüel ve felsefî ortam vardı.
Tam anlamıyla bir Aydınlanma Çağı yaşanıyordu. (s.44)
Eserlerini Arapça kaleme almayı tercih ettikleri için uzmanlar da kolaycılığa kaçarak bu isimlerin Orta Asyalı değil de Arap oldukları kanaatine varmışlardı. (s.221)
…Bu destansı çağ gelip geçmiş olabilir ama bugün gençler tarafından yeniden keşfedildiğine dair belirtiler vardır. Her zaman olduğu gibi eski alışkanlıklar ve beklentiler canlandıkça gözler daha ilerideki ufuklara çevrilmektedir. (s.659)”
Haftaya devam…