Hakkında uzun zamandır yazmayı düşündüğüm ama bir türlü sıra gelmeyen El-Harezmî’den bahsedeceğim. Mensubiyeti konusunda bazı kayıtlarda Türk, bazı kayıtlarda Fars denilse de kendisi 780 yılında Özbekistan’la Türkmenistan arasındaki Harezm bölgesinin önemli şehirlerinden Hive’de doğmuştur.
İki yıl kadar önce S.Frederick Starr’ın, “Kayıp Aydınlanma- Arap Fetihlerinden Timur’a Orta Asya’nın Altın Çağı (Kronik kitap, Nisan-2021) isimli kitabını okumuştum. Orta Asya’nın aydınlanmasından bahseden bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.
Bu dönemde bilime büyük katkı sağlayan Türk coğrafyasında doğmuş ve ilim uğruna yollara düşmüş âlimlere ya Fars ya Arap ya da İslâm âlimi denmiştir. Nedense Türk âlimi denmekten kaçınılmaktadır! Sebeplerini az-çok bilsem de Batı’da “Türklerin ilimle ilgileri yoktur” gibi bir anlayış hâkimdir. Bu yeni de değil. Bazı objektif bilim insanlarını ayrı tutarak yazıyorum: Maalesef! Bu anlayış Batı’da çoğunlukla vardır ve Türkiye’de de maksatlı-maksatsız bazıları tarafından kullanılmaktadır.
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde Harezmî’den “Algoritma” başlığı altında şöyle bahsedilmektedir: “Algoritma (isim, matematik, (algori’tma), Fransızca algorithme); Orta Çağ’da ondalık sayı sistemine göre, son zamanlarda ise iyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması işlemi; Harezmi yolu.” Harezmi yolu da (isim, matematik) algoritma.” diye açıklanmıştır. Başka bir bilgi bulamadım.
Özel bir kolejin girişinde iç duvarda “El-Harezmî” ile ilgili şu ifadeleri görmüştüm: “iPAD 1238 YIL ÖNCE BULUNDU!
* 780 yılında doğan, matematik, gökbilimi ve coğrafya alanlarında çalışmış ünlü bir Fars bilginidir.
* Matematik alanındaki çalışmaları, cebirin temelini oluşturdu.
* Harezmî, algoritmayı bularak, günümüzün en güncel konusu olan robotik kodlama akımının temelini oluşturmuştur.
* Bugünkü bilgisayar bilimi ve dijital elektroniğin temeli olan 2’lik (binary) sayı sistemini ve sıfırı bulmuştur. Bu keşfi, tabletlerin, cep telefonlarının bulunmasının ilk başlangıç noktası olarak tanımlayabiliriz.”
Harezmî için “Fars bilginidir” demişler. O dönem bilim insanlarının kimliklerini ortaya koymak zor olsa da bu âlimler daha çok doğdukları yer adları ile anılmaktadırlar. El-Harezmî, unvanından anlaşılacağı üzere Harezm’de doğmuştur. Harezm bölgesi Türklerin yoğun olduğu yerdir. Bu sebepten bazı kaynaklarda Türk olduğu yazılıdır.
Bu husustan Starr da bahsetmiş: “Tamamı olmasa da Batılı kaynakların çoğu İbn-i Sina’yı, Harezmi’yi, Farabi’yi, Gazali’yi ve diğerlerini Arap olarak tanımlamaktadırlar. Bu fahiş hataya Avrupa ve Amerika’nın en makbul felsefe ve bilim tarihi eserlerinde bile rastlamak mümkündür. O dönemde Orta Asyalı düşünürlerin çoğunun Arapça yazdığı doğrudur… Ancak Arapçayı yeni kavram ve ıstılahlarla zenginleştirme sürecinde en büyük pay, çokça eser veren Orta Asyalılara aittir…
On birinci asırda yaşayan tahsilli bir Arap, Arapça yazan ‘çağın takdire şayan insanlarının’ bir listesini çıkartacak olsa, listeleyeceği 415 kişinin üçte biri Orta Asyalı, kalan üçte ikinin yarısından çoğu da İranlı olurdu. Orta Asyalılar bilim, felsefe ve matematikte önde geliyorlardı. Bu alanlarda çalışanların yüzde doksanı Orta Asyalıydı. Çoğunluğu İranlı olup muhtelif İran dillerini konuşuyorlardı, ancak Türkler de hiç azımsanacak sayıda değillerdi. Bu insanların ana dilleri ya İranî ya da Türkî bir lisandı. (s.58-59)
…bölgenin yazarları kimliklerini doğrudan dönemin bir kenti ile ilişkilendiriyorlardı. Bunda garipsenecek bir durum yoktu, zira Orta Asya kentleri batıdakilerden çok daha fazla ve büyüktü… (s.109)
Matematikçi ve gökbilimci Harezmi bir genç talebe olarak yollara düştüğünde memleketi Harezm, Arap istilasının açtığı yaraları yeni yeni sarmaya başlamıştı. (s.220)
Her şey bir yana Orta Asyalılar Abbasilerin tahta çıkmalarında önemli bir rol oynamışlardı. Şimdi torunları da Bağdat'ın kendi fikirlerini benimsemekten başka bir şansı olmadığını düşünüyorlardı.
Eserlerini Arapça kaleme almayı tercih ettikleri için uzmanlar da kolaycılığa kaçarak bu isimlerin Orta Asyalı değil de Arap oldukları kanaatine varmışlardı. (s.221)
El-Harezmî’nin çalışmaları
Matematikte, birçok aritmetik ve geometrik problemde yer alacak köklerin kullanımıyla çözülebilen bir denklemler teorisini ilk defa ortaya koyan isim Harezmi idi. Netice olarak, o alana ismini veren Algebra (Kitab’ül Cebir ve’l Muhasebe/ Cebir ve Muhasebe Kitabı) eseriydi. Algoritma terimi de kendi isminin bozulmuş halidir. Harezmi küresel astronomi alanını daha ileriye taşımış ve Hindistan’da keşfedilen onluk sistemi kullanır hale getirmiştir. (s.50)
Elli sene boyunca Bağdat’ta bir göçmen olarak uğraşıp didinen bu müthiş zekâ, cebiri sistemli hale getirmiş ve adını koymuştur. Bu süreçte beş yüz sene müddetince adeta cebiri tanımlayacak olan lineer ve ikinci dereceden denklemlerin çözümü için anlaşılır bir yöntem geliştirmiştir. Küresel trigonometri alanının temelini atmıştır. Önce Arapları daha sonra Avrupalıları Hint rakamlarının ondalık sistemini ve sıfır kavramını (Meksika’da Olmekler tesadüfen bulmuşlardı) ve negatif sayıları benimsemeye teşvik edenlerin başında gelmekteydi. Hint rakamlarını kullanarak aritmetik yapmak için bir yöntem geliştirmiş olmasından ötürü algoritma kavramı ismiyle anılır olmuştu. İsminin Latincedeki bozulmuş halinin de bozulmuşu olan bu kavram bugün bir bilgisayarın işe yarar çıktılar elde etmek için çok sayıdaki veriyi incelemesine imkân sağlayan kusursuz talimatlar olarak bilinmektedir.
Diğer birçok başarısının yanı sıra Harezmi, kendinden önceki herkesi geçerek, dünya üzerindeki 2.402 konumun net enlem ve boylam bilgilerini tespit etmişti. (s.231-232) …bir başka çalışma sahası olan coğrafyaya yapmış olduğu katkının temelini teşkil etmektedir… Böylece bilinen dünyayı ciddi manada genişletmişti. (s.238)
Kısaca cebir olarak bilinen Kitabü’l Muhtasar fî Hisâbi’l Cebr ve’l Mukabele isimli eserini ilk defa eline alan birisi Harezmi’nin hedeflediğini söylediği kitleyi görünce şaşırabilir. Çünkü Harezmi bu eseri alimler için değil işin uygulama kısmında olanlar için yazdığını ifade etmektedir. ‘Miras, vasiyet, üleştirme, hukuk davaları ve ticaret gibi sürekli karşılaşılan ve insanların birbirleriyle ilişki kurarken devamlı ihtiyaç duydukları toprakların ölçülmesi, kanalların açılması ve geometrik hesaplar yapılması gibi meseleler için en basit ve anlaşılır aritmetiği’ yazmayı hedeflemişti. (s.233)
Daha da önemlisi pratik ve pedagojik amacı Harezmi’yi Cebir’in tamamını gayet açık bir dille ifade etmesini sağlamıştı. Kitapta bir tek rakam ya da denklem yoktu. Metin o kadar sade ve dolaysızdı ki hemen herkes okuyabilirdi.
…Harezmi herkesin anlayacağı bir dille çözümü anlatıyordu. Çözümde basit denklemler kuruyor, çözüyor ve ardından da ikinci dereceden denklem gerektiren bir başka probleme geçiyordu.
Harezmi’nin Cebir’i kendisinin ‘azaltma’ ve ‘dengeleme’ diye adlandırdığı iki işlem üzerine kuruluydu. (s.234)”
Haftaya devam…