Söz konusu kitaptan bazı bilgileri de paylaşarak konuyu tamamlamak istiyorum. Önce bir dipnotu yazacağım: “Çinggis-hahan’ın ordusu, Türk ordusu gibi onlu teşkilat esasına göre kurulmuş olup rütbeleri gösteren sözlerin yapılışı da Türkçedeki gibidir. (s.114)
Böylece çadırlarda yaşayan halk itaat altına alındıktan sonra, onlar pars yılında (1206) Onan nehrinin menbaında toplandılar ve dokuz parçalı tuğlarını dikerek, Çingiss-hahan’ı ‘Han’ ilan ettiler. (s.133-134)
(Açıklama: ‘Keçe çadırlarda oturan halklar’ tabiri ile, bozkırlardaki bütün göçebe kabileler kastedilmiştir. Burada Temucin, hakiki step hükümdarı olarak ilan edilmektedir… s.225
Dokuz mukaddes sayıdır; hediyeler dokuz parçalı olduğu gibi, hükümdarın lütfuna mazhar olanlar da dokuz defa cezadan affedilmektedir… Artık Manghol adı bütün step halkları için kullanılmaktadır, ‘Moğol’ halkının mevcudiyeti de bu vaka ile başlar. s.226)
Hubilai-noyan Harluh (Karluk)lara karşı gönderildi. Harluh (hükümdarı) Arslan-han, kendi arzusu ile Hubilai’ya tabi oldu. Hubilai-noyan Arslan-han’ı beraberinde götürüp Çinggis-hahan’a takdim etti. Harp önlenmiş olduğu için, Çinggis-hahan Arslan’a iltifat ederek kızını vereceğini söyledi. s.159
(Açıklama: Naiman’ların memleketiyle Çui (Sartah) nehri arasında oturan Harluh (Karluk)lar, Kara Kitan’lara tabi idiler. s.229)
Ui’ur (Uygur)lardan İdu’ut, Çinggis-hahan’a elçileri Atkirah ve Darbai vasıtasiyle haber yollayarak şunları bildirdi: ‘Sanki bulutlar dağılmış, // Annemiz güneş tekrar gözükmüş gibi, // Sanki buzlar çözülmüş, // Nehrin suyu tekrar bulunmuş gibi,
Çinggis-hahan’ın adı ve şöhreti bize sevinç getirdi. Çinggis-hahan bana emrederler mi?
Altın kuşağından bir artık iplik, // Al elbisesinden bir artık parça
(acaba bana da) lûtfederler mi? Senin beşinci oğlun olarak, bütün gücümü sana hasretmek isterim!’ Çinggis-hahan bu sözlerden çok memnun olarak: ‘Ben ona kızımı vermek ve kendisini beşinci oğlum yapmak isterim. İdu’ut, altın gümüş ile, büyük ve küçük incilerle, diba ve damasko kumaşlariyle ve ipekli kumaşlarla buraya gelsin!’ diye cevap yolladı. İdu’ut, onun lütfuna mazhar olduğu için çok sevindi ve altın gümüşlerini, büyük ve küçük incilerini, ipekli kumaşlarını, diba ve damasko kumaşlarını alarak Çinggis-hahan’ın huzuruna çıktı. Çinggis-hahan onu kendi himayesine alarak, Al-Altun (ismindeki kızını?) verdi. (s.159-160)
(Açıklama: Uygurlar da aynı şekilde Kara Kitan’lara tabi idiler. s.229)
…Çinggis-hahan, Oyirad’lı Huduha-beki’yi yanına çağırttı ve on bin Oyirad ile hepsinden önce tabi olduğu için onun oğlu İnalçi’ye (kendi kızı?) Çeçeyigen’i verdi, İnalçi’nin büyük kardeşi Torelçi’ye de Coçi'nin kızı Holuihan’ı verdi. (s.160)
Çinggis-hahan yazı karlı dağlarda geçirdi ve Aşa-gambu ile dağa çıkmış olan Tang’ut’ların üzerine asker yollayarak,
Ev ve çadırlarını, // Yüklü develerini
ve kendilerini son neferlerine varıncaya kadar esir etti…
…Urahai şehrini muhasara etti ve ondan sonra da Dormegai şehrine yürüdü. O zaman Burhan, Çinggis-hahan’ı karşılayarak onunla konuşmak istedi. Burhan, bu mülâkatı pek mükellef bir şekilde tertip etmek niyetiyle dokuzar adet altın Buda heykeli, altın ve gümüşten tabak ve kâseler, dokuzar adet erkek ve kız çocuk, dokuzar adet beygir ve deve ve yine dokuz sayısını tamamlamak suretiyle başka birçok hediye alarak gelmişti. Çinggis-hahan onu kabul ederek, kapı gerisinde merasime başlamasına müsaade etti. Fakat bu merasim esnasında Çinggis-hahan’ın gönlü bulandı ve üçüncü gün İluhu-burhan’a Şidurhu unvanının verilmesini emretti… (Y.Y: Daha sonra onu öldürttü.) (s.189-190)
(Açıklama: Ziyaretçiyi kapı dibinde bırakmak tahkir etmek (aşağılamak, onur kırmak) demektir, çünkü orası hizmetçilere mahsus bir yerdir. s.237)
Tankut hükümdarına, öldürülmesinden önce başka bir ad verilmesi, onun Budistlerce mukaddes sayılan Burhan (=Buda) ismini taşımasından ileri gelmiş olabilir. Bu söz aynı zamanda Çinggis-han tarafından hürmetle anılan Haldun dağına da sıfat olarak takılmıştı. Şidurhu ‘doğru’ manasına gelir ve yenilmiş düşmanı, muzaffer hükümdarın hizmetkarı olarak vasıflandırır… s.238, İndeks, a) Dağ adları: Haldun= Burhan-haldun, Haldun-burhan. s.247)
…Şidurhu lakabını vermek suretiyle İluhu-burhan’ı da yok ettikten sonra, (Çinggis-hahan) Tang’ut halkının ana ve babaları ile birlikte bütün nesillerini, hiçbir izi kalmayacak şekilde imha etti… Çinggis-hahan, Tang’ut halkına karşı tertip edilen bu ikinci seferini işte böyle bir netice ile bitirmişti.
Çinggis-hahan, domuz yılında (1227) Tanrıya (semaya) yükseldi. Onun ölümünden sonra, Tang’ut halkından alınan şeylerin çoğu Yesui hatuna verildi. (s.190, 282)
(Açıklama: Kendisi için bir kahramanlık destanı şeklinde meydana gelen bu eserin esas şahsiyeti olan Çinggis-han’ın ölümü yer ve tafsilat gösterilmeden, senenin basit bir vakası gibi zikredilmektedir. Defnediliş sahnesi ve gömüldüğü yer de kasten zikredilmemiş olsa gerektir… 1237'de, yani Çinggis-han’ın ölümünden 10 yıl sonra seyahat eden bir Çin elçisi, mezarı gördüğünü söyliyerek şöyle diyor: ‘Mezar, Lu-kou nehri civarında, dağ ve sularla çevrilmiş bir yerde bulunmaktadır… Bana, hükümdarın burada doğduğunu ve bu sebepten aynı yere gömüldüğünü söylediler. Esasında Moğollar, araziyi düzlemek ve izlerini kaybetmek maksadiyle atlarını mezarlarının üzerinden koştururlardı.’ Bu sözler, kuzey-batıdaki Kentei dağlarına ve Onan nehri boylarına işaret etmektedir. Bu bir ihtimaldir. Acaba Lu-kou sözü ile Onan nehri mi kastedilmiştir? Her ne ise, ondan sonra mezardan bahseden olmamıştır. Yüan sülalesi hükümdarlarının (Hubilai’dan başlayarak) mezarlığını Çinggis-han’la alâkadar sayanlar varsa da bu ancak sonraları meydana gelen bir tahmindir. 1367'de sülalenin yıkılması üzerine meydana gelen kargaşalık, mücadele ve kavimlerin muhacereti gibi hadiseler göz önünde bulundurulursa, mezarın muntazam surette bakılamıyacağı tahmin edilebilir. Ara sıra mezarın bulunduğu hakkında haberler yayılıyorsa da bunlar ancak masaldan ibarettir… s.238-239)
Sıçan yılında (1228), …hepsi bir araya gelerek, Keluren (nehrinde) bulunan Kode’u adasında kurultay için toplandılar ve Çinggis-hahan’ın emri gereğince Ogodai (Ogeday)’ı ‘Han’ intihap ettiler (seçtiler)… (s.190-191)
Sonra Ogodai-hahan şu emri yayınladı: ‘Babam Çinggis-hahan tarafından bin müşgülatla kurulmuş olan bu devleti sefalet içerisinde bırakmak istemiyoruz. (Bu ulus)
Ayağını yere, // Elini toprağa
koyarak sevinsin. Babamız tarafından hazırlanmış olan tahta oturduktan sonra, şimdi halkın rahatı için (gerekli emirleri vereceğiz): (s.202)
Büyük Kurultay toplandığı zaman, sıçan yılının (1240) yedinci ayında, Keluren (nehrinin) Kode’e adasında, Dolo’an-boldah ve Şilginçek mevkileri arasına saray kurulmuşken yazılıp tamamlandı. (s.205)
(Dipnot: Son sahifelerdeki sözler, Ogodai-hahan tarafından 1240 yılında toplanan büyük Kurultayda okunmak için yazdırılmış olup onun vasiyetnamesi yerini tutar ve kendi işleri hakkında hesap veren Türk büyüklerinin meşhur eserlerini hatırlatır. Mesela: Kül-tigin, Bilge-Kağan ve Tonyukuk ‘Yazıtları’, Aksak-Timur’un ‘Tüzükkât’ı, Atatürk'ün ‘Nutuk’u gibi. s. 205)
Devam edeceğiz…